“Türkler Anadolu’ya geldiğinde ilk Türk beyliği Erzincan’da kuruldu. Bu şehir, Türk kültürünün köklerini hâlâ yaşatıyor” diyen Prof. Dr. Ali Kafkasyalı, Erzincan’ın tarihsel rolünü anlattı.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kafkasyalı, Türk dünyasında ortak kimlik oluşturma süreci, Erzincan’ın kültürel yapısı ve gençliğin geleceği üzerine gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
Kafkasyalı, “Türk kimliği sarsılmaz bir gerçektir” diyerek, Türk dünyasında kültürel uyanışın “dönüşü olmayan kutlu bir yol” olduğunu söyledi.

“Erzincan, Anadolu’nun kadim kültür merkezlerinden biridir”
Kafkasyalı, Erzincan’ın tarihî ve kültürel birikimini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Erzincan, Anadolu’nun kadim kültür merkezlerinden biridir. Türkler Anadolu’yu teşrif ettikten sonra ilk Türk beyliğin kurulduğu şehir Erzincan’dır. Mengücek Beyliği, dönemin Ortadoğu ve Kafkas coğrafyasında öyle bir itibar kazanmıştır ki, Genceli Nizamî bile ‘Mahzenül Esrar’ adlı ünlü eserini Behram Şah’a göndermiştir.” Kafkasyalı, Erzincan’ın Türk tarihindeki stratejik önemine de dikkat çekerek,“Büyük Türk Hakanı Şah İsmail, Erzincan’da karargâhını kurmuş ve burada Safevî Devletinin temellerini atmıştır. Başına topladığı Erzincan sakinleri ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen yiğitlerle yola çıkarak Safevî Türk Devleti’ni kurmuştur.” dedi.
Kafkasyalı, Erzincan’ın yalnızca bir tarih şehri değil, aynı zamanda Türk kültürünün bütün renklerini yaşatan canlı bir merkez olduğunu da vurguladı: “Diğer yandan Erzincan, Türk kültürünün bütün renklerinin canlı olarak yaşadığı bir merkezdir. Özgün folkloru, müziği, türküleri, destanları ve halk bilimi ürünleriyle sinesinden büyük sanatçılar çıkarmış bir şehirdir. Erzincan, Türk kültürünün zenginliğini hem yaşatmakta hem de geleceğe taşımaktadır.” Dedi
“Erzincanlılar, kültürlerine sahip çıkarken Anadolu’yu da benimsemişlerdir”
Kafkasyalı, Erzincan halkının kültür değerlerini koruma konusundaki tutumunu şu sözlerle değerlendirdi:
“Üç yıla yakındır Erzincan’da çalışmaktayım. Bu süre içerisinde gördüğüm kadarıyla Erzincan sakinleri yersiz ve seviyesiz bir tutuculuk içerisinde değildir. Kendilerine özgü kültür değerlerini korumakla birlikte genel Anadolu kültürünü de benimsemektedirler. Bir yandan Erzincan’a mahsus çöreklerini, böreklerini, tatlılarını sofralarından eksik etmezlerken diğer yandan Anadolu’nun yakın uzak nice bölgesinin mutfak kültürünü de sofralarına taşımaktadırlar.” Dedi
Kafkasyalı, Erzincan müzik kültürünün zenginliğine de değinerek,
“Müzik kültüründe de öyle. Erzincan türkülerini, müziğini çalıp söylerken Ege, Karadeniz türkülerini, müziğini de severek düğün derneklerinde işletmektedirler.”ifadelerini kullandı.
Ayrıca Erzincan’da İslamiyet öncesi Göktanrı inancının izlerini taşıyan Semah geleneğinin yaşatıldığını vurgulayan Kafkasyalı, “Türk kültürün çok önemli bir folklorik kültür değeri olan ve İslamiyet öncesi Göktanrı inancının bir eseri olup İslami ciladan geçerek günümüzde idrak edilip yaşatılan Semah geleneği, diğer bir adıyla Ayin-i Cem geleneği de Erzincan’da yaşatılmaktadır.”
dedi. “Sadece bu örnekler bile bize Erzincanlıların kültür değerlerini korumadaki hassasiyetlerini göstermektedir.” sözleriyle Erzincan halkının kültürüne olan bağlılığını övdü.
“Türk Dünyasında temel kimlik Türk kimliğidir”
Türk Dünyasında ortak kimlik oluşturma çabalarını da değerlendiren Prof. Dr. Kafkasyalı,“Türk Dünyasında temel ve sarsılmaz bir kimlik vardır. Bu ‘Türk’ kimliğidir. Bu kimliğin esasını da Türk Dili oluşturmaktadır.” dedi.
Ancak bazı dış güçlerin Türk dünyasını bölmek için dil üzerinden oyunlar oynadığını belirten Kafkasyalı şu ifadeleri kullandı:
“Ne var ki Türk Dünyasının birlik ve güçlü olmasını istemeyen güçler Türk devlet ve topluluklarının dillerini farklılaştırmaya, hatta bozmaya çalışmışlardır. Yapay diller, yapay Türk boyları oluşturma gayretinde olmuşlardır. Az da olsa başarılı olmuşlardır. Kazak, Kırız, Özbek, Tatar gibi yapay halklar ve Kazakça, Kırgızca, Tatarca gibi yapay diller oluşturmaya çalışmışlardır. Hâlbuki ne Azeri ne Tatar ne Kırgız diye bir millet, ne de Azerice, Kazakça, Çuvaşça diye bir dil vardır. Hepsi Türkçedir. Aynı zamanda bütün bu halklar da Türk’tür.” Dedi.
Bu bilinçlenmenin günümüzde yeniden güç kazandığını ifade eden Kafkasyalı, “Sevindirici bir durumdur ki günümüzde iletişim araçlarının gelişmesi ve aktif olarak kullanılmasıyla Türk halkları daha bilinçli hareket etmeye başladılar. Türk Devletleri Teşkilatının kurulması, ortak alfabenin oluşturulması, ortak edebiyat, ortak tarih derslerinin üniversitelere konulması bunun göstergesidir.”
dedi.
Ayrıca Erzincanlı siyasetçi Binali Yıldırım’ın bu süreçteki rolüne dikkat çekerek, “Erzincan’ın bağrından çıkan Sayın Binali Yıldırım’ın Türk Devletleri Teşkilatının Aksakallar Konseyi Başkanı olması kimlik birliğinin oluşturulmasına önemli bir etken olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Kafkasyalı, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin misyonu hakkında değerlendirme de bulunarak “Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nin iki misyonundan birinin Türk Dünyasında ortak kültür ve kimlik oluşturma gayreti olması da bu cümledendir.” dedi.
Sonuç olarak bu konuda umutlu olduğunu vurguladı:
“Hülasa olarak Türk Dünyasında ortak kimlik oluşturma çalışmaları çok olumlu bir yolda devam etmektedir. Dönüşü olmayan kutlu bir yoldur.” İfadelerini kullandı.
“Erzincanlı gençler geleceğe emin adımlarla ilerliyor”
Kafkasyalı, Erzincanlı gençlerin kültür, bilim ve sanata ilgisini de değerlendirdi. “Tabii ki sürekli üniversite gençliği ile yan yanayız. Gençliğin geleceğini çok iyi görüyorum.” Dedi.
Geçmişte teknolojik yeniliklere karşı duyulan endişeleri hatırlatan Kafkasyalı, “Televizyon yaygınlaşmaya başlayınca anne babalar ve büyükler endişeye kapılıp karamsar tablolar çiziyorlardı. Atari salonları çıkınca, internet kafeler açılınca aynı endişeler duyuldu. Onları geride bıraktık. Şimdi de cep telefonlarından, sanal iletişimden büyük endişe duyulmaktadır. Bu dönem de kısa sürede geçecektir.”
dedi.
Gençliğin yönlendirilme çabalarına rağmen sağlam bir karaktere sahip olduğunu belirten Kafkasyalı, “Gençlerimizi bazı mihraklar öteye beriye çekmektedirler. Kendi ideallerine, kendi yönlerine yönlendirmek istemektedirler. Onlar da başarılı olamayacaktır. Gençliği doğal akışlarından döndüremeyeceklerdir. Genetiği ve asaleti sağlam olan bu gençlik geleceğe emin adımlarla ilerleyeceklerdir.” ifadelerini kullandı.
Kafkasyalı, gençleri yargılamak yerine çaba gösterenleri görmenin önemine değinerek, “Ortalıkta dolaşan, sokakları arşınlayan birkaç gence bakarak karamsarlığa kapılmamak gerekir. Yurtların çalışma salonlarına, kütüphanelere, çalışma alanlarına, kültür sanat kulüplerine bakılırsa bu durum rahatlıkla doğrulanır.” dedi. “1970’li 80’li yıllarda koca şehirlerde müzikle, resimle, sanatla, folklorla ilgilenen, elinde herhangi bir enstrüman görülen çok nadir genç vardı. Şimdi kız erkek onlarca genç sanat, kültürle ilgilenmektedirler. 51 yıllık bir eğitimci, 72 yaşlı bir aksakal hoca olarak durumu çok iyi görüyorum, gençlerden çok ümitliyim.” Dedi .
“Ortak Türk kültür tarihi yaşanmaktadır”
Ortak Türk kültür tarihi yazımına dair görüşlerini de paylaşan Kafkasyalı, “Bu sorunuzun cevabını Prof. Dr. Bahaeddin Ögel 70 yıl önceden yazdığı Türk Kültür Tarihi adlı 9 ciltlik eseriyle vermiştir zannediyorum.” dedi.
Bugün TRT Avaz gibi kurumların bu çalışmalara öncülük ettiğini vurgulayarak, “Günümüzde de çok önemli çalışmalar yapılmaktadır. TRT Avaz yayınları bunun en önemli uygulamalı alanıdır.” ifadelerini kullandı. Türk coğrafyasında yaptığı gözlemleri paylaşan Kafkasyalı,
“Benim Doğu Türkistan Kaşgar, Urumçi’den Balkanlara Üsküp, Kosova’ya kadar gitme, araştırma yapma imkânım oldu. Gözünüzü kapayıp Üsküp’e götürseler, Batı Trakya’ya götürseler, Kaşgar’a, Tebriz’e götürseler ve oralarda gözünü açsalar ve bura neredir diye sorsalar inanıyorum ki hepsinde Bursa’dır Erzincan’dır, Erzurum’dur dersiniz..” dedi.
“Ortak Türk kültür tarihi yaşanmaktadır. Yapılacak şey haberdar olmak, öğrenmektir.” İfadelerini kullandı.
“Kendi aklını kullanan gençler olun”
Gençlere seslenen Prof. Dr. Ali Kafkasyalı “72 yıllık ömrünü dolu dolu yaşamış, 6 yıl Avrupa’da, bir o kadar İran, Turan’da çalışan, vatanını ve milletini çok seven, gençleri evlatlarından aziz bilen; Türk Dünyasının kışını da baharını da görmüş çok okumuş, çok yazmış, bir hocaları olarak gençlere derim ki, ömrünüzü iyi değerlendiriniz. Anlamsız ömür, ömür değildir.” dedi. Kafkasyalı “Bütün ilimlerin temeli olan tarih okumalarını, tez elden en az iki dil öğrenmelerini isterim. Konuşmaktan önce dinlemeyi ve düşünmeyi alışkanlık etmelerini tavsiye ederim. Ne olursa olsunlar, kim olurlarsa olsunlar Türk dilini, edebiyatını iyi bilmeleri; coğrafya, sosyoloji, psikoloji, felsefe okumalarını; mutlaka bir enstrüman çalmalarını; mutlaka bir yörenin oyununu oynamalarını öneririm. İnanç değerlerini temel kitabından okumalarını, iyi bir seviyeye, iyi bir bilgi birikimine gelmeden herhangi bir cemaat, tarikat, örgüte girmemelerini tavsiye ederim.” Son olarak Kafkasyalı “Kendi akıllarını kendileri kullanma cesareti gösteren gençler olmalarını tavsiye ederim.” Diyerek sözlerini tamamladı.
