Erzincan Üçpınar Köyü’nde 1854 yılında inşa edilen Abrenk Kilisesi ve çevresindeki 17. yüzyıla ait dikili taşlar, bölgenin tarihi ve kültürel mirasını gözler önüne seriyor. Vank Dağı eteklerinde yer alan bu yapılar, Anadolu’nun zengin medeniyetler birikimini yansıtan önemli izler taşıyor.
Erzincan’ın Üçpınar Köyü sınırlarında, tarih ile doğanın iç içe geçtiği bir vadide yükselen Abrenk Kilisesi, yöre halkı tarafından “Vank” ve “Üçpınar” isimleriyle de anılıyor. Vank Dağı’nın güneydoğusunda, çukur bir alan üzerine kurulan bu tarihi yapı, 1854 yılında inşa edilmiş olup, mimarisi ve çevresindeki dikili taşlarla bölgenin kültürel mirası açısından büyük bir öneme sahip.
Üç Sahınlı Kilise Mimarisi
Abrenk Kilisesi, geleneksel Ermeni kilise mimarisine uygun şekilde planlanmış. Yapı; iki sıra sütunla bölünmüş, bir ana ve iki yan sahından oluşan üç sahınlı bir düzene sahip. Bu sahınları ayıran sütunlar arasında ve sütunlarla duvarlar arasında yuvarlak kemerler bulunuyor. Kemerli geçişler yapının hem estetik hem de yapısal bütünlüğünü sağlayan önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.
Kilise iç mekânında ana sahının tam ortasında yer alan kubbe, hem sivri hem de yuvarlak hatlara sahip külahlı bir örtüyle kapatılmış. Kubbenin üzerindeki 12 pencere, iç mekânı doğal ışıkla buluştururken, yan sahınlarda yer alan kareye yakın dikdörtgen pencereler ise yapının yan cephelerinden ışık almasını sağlıyor. İç kısımdaki kemerli pencereler ise, ışığın yapıya estetik bir biçimde girmesini mümkün kılacak şekilde tasarlanmış.
Tarihin Sessiz Tanıkları: Dikili Taşlar
Abrenk Kilisesi’nin sadece mimarisi değil, çevresindeki Dikili Taşlar da dikkat çekici. Üçpınar Köyü’nde, kilisenin hemen yakınında bulunan bu taşlar, bölgenin açık hava ibadet alanı olarak da kullanıldığını gösteriyor. Toplam üç adet olan bu taşların en büyüğü yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve tamamı 17. yüzyılda kaya zemin üzerine dikilerek konumlandırılmış.
Dikili Taşların çevresi düzenlenerek, bir açık hava ibadet alanı haline getirilmiş ve bu da bölgenin yalnızca bir dini yapı değil, aynı zamanda toplu ibadet ve anma alanı olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu taşlardan bazıları, mimari detayları ve bezemeleriyle dikkat çekerken, üzerlerinde yer alan kitabeler ise tarihî bilgi kaynağı niteliğinde. Özellikle XII. yüzyıldan sonra Selçuklu Prensi Nasurettin dönemine ait olduğu değerlendirilen yazıtlar, bölgenin farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını da ortaya koyuyor.
Şapel ve Taşların İzinde Tarih Yolculuğu
Abrenk Kilisesi’nin çevresinde bir şapel ve iki adet daha dikili taş da yer alıyor. Bu yapıların varlığı, buranın sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda ritüel ve kültürel etkinliklerin de gerçekleştirildiği çok katmanlı bir alan olduğunu gösteriyor. Kilisenin kapısı üzerinde yer alan 1854 tarihi ise, yapının inşa edildiği dönemi net biçimde ortaya koyuyor.
Kültürel Mirasın Korunması Gerekiyor
Bugün Erzincan’ın Üçpınar Köyü’nde sessizce ayakta kalmaya çalışan bu yapılar, hem bölge halkı hem de tarih meraklıları için büyük bir önem taşıyor. Mimari yapısı, kültürel izleri ve tarihi belgeleriyle Abrenk Kilisesi ve çevresindeki Dikili Taşlar, geçmişten günümüze uzanan bir köprü niteliğinde.
Bu değerli yapıların korunması, restore edilerek gelecek kuşaklara aktarılması; sadece Erzincan için değil, Anadolu’nun zengin tarih mirası açısından da büyük önem taşıyor. Ziyaretçilerini hem mimarisi hem de manevi havasıyla etkileyen bu alana daha fazla ilgi gösterilmesi bekleniyor.