Dünya genelinde yaklaşık her 50 kişiden birini etkileyen Bipolar Bozukluk (İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu), kişinin duygusal durumunda aşırı yükselmelerden (mani) derin çökmelere (depresyon) kadar uzanan dalgalanmalarla seyreden ciddi bir ruh sağlığı hastalığı olarak tanımlanıyor.
Hastalık, kimi zaman haftalarca süren taşkın neşe, aşırı enerji ve uykusuzluk dönemleriyle kendini gösterirken, kimi zaman da umutsuzluk, değersizlik hissi ve intihar düşüncelerine varabilen derin depresyon ataklarına dönüşebiliyor.
Uzmanlar, “Bu hastalık sadece ruh hali değişimi değildir; tıpkı diyabet veya kalp hastalığı gibi tedavi edilmesi gereken bir beyin hastalığıdır” uyarısında bulunuyor.
SEBEBİ KESİN DEĞİL, ANCAK KALITIM ETKİLİ
Bipolar bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, araştırmalar beynin duygu durumunu dengeleyen bölgelerinde yapısal ve kimyasal farklılıklar bulunduğunu gösteriyor.
Ayrıca hastalığın ailesel geçiş eğilimi taşıdığı, yani genetik yatkınlığın önemli rol oynadığı belirtiliyor.
Ancak bu durum, “anne veya babasında bipolar bozukluk olan her çocuğun bu hastalığı yaşayacağı” anlamına gelmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra stres, travma, uyku düzensizliği ve madde kullanımı gibi çevresel etkenler de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olabiliyor.
MANİK ATAK: AŞIRI ENERJİ VE KONTROLSÜZ DAVRANIŞLAR
Mani dönemlerinde bireyler olağandışı bir enerji, coşku ve özgüven artışı hissediyor. Bu süreçte aşırı konuşma, hızlı düşünme, riskli kararlar alma ve uyku ihtiyacında belirgin azalma gibi belirtiler görülüyor.
Mani belirtileri genellikle en az bir hafta boyunca sürüyor ve kişinin iş, aile veya sosyal yaşamını olumsuz etkileyebiliyor.
Uzmanlar, “Mani döneminde kişiler, kendilerini hasta olarak görmedikleri için tedaviye ihtiyaç duymayabilir. Ancak bu dönemler hem birey hem çevresi için tehlikeli sonuçlar doğurabilir” uyarısında bulunuyor.
DEPRESİF ATAK: ÇÖKÜŞ VE UMUTSUZLUK DÖNEMİ
Bipolar bozukluğun diğer ucu olan depresif dönem, uzun süren çökkünlük, yorgunluk, isteksizlik, uyku ve iştah bozukluklarıyla seyrediyor.
Bu dönemde birey, kendini değersiz hissedebilir, suçluluk duygularına kapılabilir ve intihar düşünceleri yaşayabilir.
Kadınlarda iki kat daha sık görülen depresif dönemler, bireyin yaşam kalitesini düşürürken, aile ilişkileri, iş hayatı ve sosyal çevre üzerinde de ciddi etkiler yaratabiliyor.
TEDAVİ MÜMKÜN: “YAŞAM KALİTESİ ARTIYOR”
Uzmanlar, bipolar bozukluğun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurguluyor.
Tedavi, genellikle duygudurum dengeleyici, antipsikotik veya antidepresan ilaçlar ile birlikte düzenli psikiyatrik takip ve psikoterapiyi kapsıyor.
Tedavide iki temel aşama bulunuyor:
- Akut Tedavi: Atak dönemlerinin belirtilerini kontrol altına almak,
- Koruyucu Tedavi: Yeni atakların önüne geçmek.
Hastalığın doğası gereği bazı ilaçların kan düzeylerinin düzenli kontrol edilmesi gerekiyor. Uzmanlar, “İlaç takibi ve doktor kontrolü bırakılırsa atakların tekrarlama riski artar” diyor.
TOPLUM RUH SAĞLIĞI MERKEZLERİ DESTEK SUNUYOR
Bipolar bozukluğu olan bireyler, ülke genelindeki Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) aracılığıyla düzenli tedavi, danışmanlık ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabiliyor.
Bu merkezlerde hastalara psikososyal destek verilerek, toplumsal yaşama yeniden kazandırılmaları amaçlanıyor.
UZMANLARDAN ÇAĞRI: FARKINDALIK HAYAT KURTARIR
Uzmanlar, bipolar bozukluğun erken tanısının hayati önem taşıdığını belirtiyor:
“Manik ya da depresif belirtiler fark edildiğinde, utanmadan veya ertelemeden profesyonel yardım alınmalıdır. Erken tedavi, hem kişinin yaşam kalitesini hem de sosyal uyumunu büyük ölçüde korur.”
Kaynak: tektiklabilgielinde.saglik.gov.tr
