Erzincan’da 50 yıldır bakır ustalığı yapan 63 yaşındaki Bilal Bozdere, geçmişi 5 bin yıla dayanan bakır kapların son yıllarda yeniden ilgi gördüğünü söyledi. Bozdere, geleneksel yöntemlerle üretilen bu kapların hem sağlıklı hem de uzun ömürlü olduğunu belirtti.
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte bir dönem mutfaklardan silinen bakır kaplar, sağlıklı yaşamın yeniden önem kazandığı günümüzde adeta altın çağını yaşıyor. Binlerce yıl öncesine dayanan kullanımıyla insanlık tarihine tanıklık eden bakır kaplar, hem sağlığa olan faydaları hem de estetik görünümleriyle sofralarda yer alıyor.
Erzincan’da 50 yılı aşkın süredir bakır ustalığı yapan 63 yaşındaki Bilal Bozdere, bakırın geçmişten günümüze taşıdığı değer hakkında önemli bilgiler paylaştı. Bozdere, çocuk yaşlarda başladığı mesleğini halen büyük bir tutkuyla sürdürüyor. Yarım asırlık deneyimiyle bakır işçiliğinin inceliklerini genç nesillere aktaran usta, özellikle son yıllarda bakır kaplara olan ilginin arttığını belirtiyor.
Bakır ustası Bozdere “Bakır kaplar yaklaşık 5 bin yıllık bir geçmişe sahip. Anadolu kültürünün temel taşlarından biri olan bu ürünler, hem estetik açıdan hem de sağlık açısından vazgeçilmezdir. Eskiden her evde mutlaka bir bakır sürahi ya da tencere olurdu. Zamanla paslanmaz çelik ve plastik gibi materyaller yaygınlaştı, fakat son yıllarda insanlar sağlıklı yaşamın farkına varınca bakıra yeniden yönelmeye başladı’ dedi.
Bakır ürünlerin sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için mutlaka kalaylanması gerektiğine dikkat çeken Bozdere, kalaylamanın bakır kapların ömrünü uzattığı gibi, insan sağlığı açısından da büyük önem taşıdığını vurguladı.
“Kalay, yumuşak ve parlak yapısıyla bakırın iç yüzeyini kaplayarak oksitlenmeyi önler. Eğer bakır doğrudan gıdaya temas ederse, zamanla oksitlenir ve bu da sağlık açısından ciddi riskler oluşturur. Kalaylama sayesinde bu risk tamamen ortadan kalkar” diyen Bozdere, kalaylama işleminin geleneksel yöntemlerle ustalar tarafından titizlikle yapıldığını belirtti.
Hem yerli hem de yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği Erzincan’daki bakır atölyelerinde üretilen ürünler, sadece mutfaklarda değil, ev dekorasyonunda da önemli bir yer edinmiş durumda. Çaydanlık, sürahi, tencere, cezve gibi geleneksel ürünlerin yanı sıra, özel tasarımlar da dikkat çekiyor.
Bilal Bozdere, gençlerin bu mesleğe sahip çıkması gerektiğini belirterek; “Bu meslek kolay değil ama çok kıymetli. Geleneklerimizi yaşatmak, kültürümüzü gelecek nesillere taşımak için bakır işçiliğini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.
Son yıllarda sağlık odaklı yaşam tarzlarının popülerleşmesiyle birlikte, doğaya ve geçmişe dönüş akımı güçleniyor. Endüstriyel ürünlerin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin daha çok konuşulduğu günümüzde, insanlar alternatif çözümler arıyor. Bakır kaplar hem geleneksel hem de doğal bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan bakır kaplar, sadece bir mutfak eşyası olmanın ötesine geçerek adeta bir yaşam biçimi haline geliyor. Her geçen gün daha fazla insanın mutfaklarında yer verdiği bakır ürünler, doğallığın ve sağlığın simgesi olarak yeniden hayat buluyor. Gelenekten gelen bu bilgi ve tecrübeyle, bakır kaplar önümüzdeki yıllarda da sofraların vazgeçilmez bir parçası olmaya devam edecek gibi görünüyor.