Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Son Çekiç Sesi: Erzincan’da Bir Zanaat Sessizce Sönüyor

Erzincan’ın köklü el sanatlarından bakırcılık, teknolojiye ve zamana direnen ustasıyla

Erzincan’ın köklü el sanatlarından bakırcılık, teknolojiye ve zamana direnen ustasıyla ayakta kalmaya çalışıyor. 8 yaşında çırak olarak başladığı mesleğini 54 yıldır sürdüren Latif Küçük, her çekiç darbesinde geçmişi yaşatıyor. “Bu meslek benimle bitecek” diyen Küçük, kaybolan bir kültürün sessiz tanığı olmayı sürdürüyor.

Erzincan’ın köklü el sanatlarından biri olan bakırcılık, yıllardır çekiç sesleriyle şehrin sanayi sitesine ruh verdi. Bu seslerin arkasındaki isimlerden biri ise Latif Küçük oldu. 1963 yılında henüz çocuk yaşta çırak olarak bu mesleğe adım atan Küçük, bakırla geçen ömrünü anlattı. Baba mesleğini devam ettirdiğini söyleyen Küçük, o günleri şöyle hatırlattı: “8 yaşındaydım başladığımda. Bakırcı Mehmet Gönder ustamın yanında çıraklık yaptım. O dönemlerde her evde bakır tencere, tava olurdu. İşler yoğundu, insanlar el emeğine değer verirdi. Sabahın erken saatlerinde ateşi yakar, akşama kadar çekiç sesleriyle çalışırdık. Bakırcılık sadece bir geçim kaynağı değil, bir yaşam biçimiydi.” Dedi.

“HER ÜRÜNÜN AYRI BİR HİKÂYESİ VARDI”

Latif Küçük, bakır işçiliğinin sabır, dikkat ve ustalık gerektiren bir zanaat olduğunu vurguladı. “Her ürünün işlenme tekniği farklıydı. Tencere, tava, kazan gibi eşyaların şekillendirilmesi, dövülmesi ve karartılması ayrı ayrı işlemlerdi. Urus, sekinet ve makas gibi araçlarla çalışırdık. Her darbe, her çekiç sesi, el emeğinin bir yansımasıydı” dedi. Küçük, karartma işleminin önemine de dikkat çekti: “Karartma yapılmadığında bakırda yemek pişmezdi, hatta zehirleme riski olurdu. Bu yüzden bu işte hata affedilmezdi. Gerçek ustalık, hem estetiği hem sağlığı koruyabilmekti.” Dedi.

“TEKNOLOJİ GELDİ, BAKIRCILIK GERİDE KALDI”

Zamanla bakırcılığın altın yıllarını geride bıraktığını söyleyen Küçük, değişen alışkanlıkların ve teknolojinin mesleği nasıl gölgede bıraktığını da anlattı. “Eskiden çeyizlerde, evlerde, sofralarda hep bakır olurdu. Şimdi kimse kullanmak istemiyor. Çelik, porselen, alüminyum ürünler çıktı. İnsanlar pratik olanı tercih etti, el emeği geri planda kaldı. Gençler de bu mesleğe ilgi göstermiyor. Hem zahmetli hem kazancı az. Bugün bir genci çırak olarak tutmak bile imkânsız hale geldi” dedi. Küçük, devlet desteği konusunda da şunları söyledi: “Sadece kredi alabildim, başka destek görmedim. Kendi imkânlarımla, alın terimle ayakta kaldım. Eskiden bir bakırcı dükkânının önünden geçerken çekiç sesi eksik olmazdı, şimdi sessizlik hâkim.” Diye vurguladı.

“ÇOCUKLARIM DEVAM ETMİYOR, BU MESLEK BENİMLE BİTECEK”

Yıllar boyunca yalnız çalışan Latif Küçük, bakırcılığı devam ettirecek kimse kalmadığını söyledi. “Genelde yalnız çalıştım, zaman zaman yanımda çıraklar oldu ama kimse kalıcı olmadı. İki çocuğum var, biri sigorta acentesi işletiyor, diğeri farklı bir sektörde. Bakırcılıkla ilgilenen yok. Bu iş artık benimle birlikte bitecek gibi görünüyor. Ama yine de ben son güne kadar bu dükkânda çekiç vurmaya devam edeceğim.” Dedi.

Küçük, her sabah atölyesinin kapısını açarken geçmişe yolculuk yaptığını, çekiç sesleri arasında yılların nasıl geçtiğini fark etmediğini söyledi. “Bu işte zaman farklı akar. Çekiç sesleri adeta kalbinin atışı gibidir. Durduğu anda, sanki bir şey eksilir” ifadelerini kullandı.

BİR KÜLTÜR SESSİZCE KAYBOLDU

Latif Küçük, kaybolan bu sanatın sadece bir geçim kapısı değil, aynı zamanda bir kültür olduğunu belirtti: “Bakırcılık bir el sanatı değil, bir medeniyet göstergesiydi. Her ürünün içinde sabır, ter, dua ve ustalık vardı. Şimdi o ruh kayboldu. Eskiden insanlar bakır eşyalarını yıllarca kullanır, parlatarak saklardı. Bugün çoğu kişi onları sadece süs olarak duvara asıyor. Oysa biz her birine can verirdik.” Diyerek sözlerini noktaladı.

Reklamı Geç